Ne atom bombası

Ne Londra Konferansı;

Bir elinde cımbız,

Bir elinde ayna;

Umurunda mı dünya!

Şiir bir tarihsel/sosyal olaya göndermeyle başlıyor. İkinci dünya savaşı sırasında 1945’te atılan Atom bombasına ilk dizede, savaş sonrasında 1948’de yapılan ve SSCB’nin katılmadığı İngiltere, Fransa ve ABD’nin Batı Almanya’daki işgal bölgelerinin statüsünü belirledikleri toplantı olan Londra konferansına ikinci dizede yer veriliyor.

İlk iki dize aynı bir gazete manşeti gibi. İlk dizenin atom bombasıyla ve yıkımla başlaması ikincisinde savaş sonrasındaki paylaşıma ve “barış”a yer verilmesiyle bir tezatı yansıtıyor. Bu, şiiri karşıtlıklar üzerine kurma anlayışı şiirin tamamına da hakim oluyor. İlk dizede atom bombasından sonra hiçbir noktalama işareti olmayışı ve ardından gelen dizede noktalı virgül kullanılması o atom bombasının hemen ardından gerçekleşen böyle bir barışın fiziken patlatılan atom bombasının siyasi olarak da paylaşımlarla patlatıldığı mesajını hissettiriyor. Bu negatif bakış “ne… ne” bağlacının kullanılmasıyla da pekiştiriliyor. Ayrıca ilk dizeden sonra hiçbir noktalama işaretinin kullanılmayışı sürecin akışını ve hızı da simgesel olarak ifade ediyor.

Şiirin üçüncü ve dördüncü dizelerindeyse bir kadın resmi çiziliyor. Bu kadın bir tipleme midir? Evettir bu sorunun cevabı. Cımbız ve aynayla simgeleştirilen süsüne püsüne düşkün bir kadındır bu. İlk iki dizenin aksine bir elinde cımbız dizesinden sonra bir virgül sonraki dizedeyse yine noktalı virgül kullanılmıştır. Cımbız ve ayna arasında duraklama olması bu tipi çizilen kadının aynanın karşısında geçirdiği saatleri, bu saatlerin uzunluğunu simgesel olarak ifade etmektedir. Burada artık gazete manşetlerinden çıkılıp bir kadının sıradan ve küçük dünyasına geçiş yapılmıştır. Dışımızda olan ve ancak gazetelerden okunarak bilgi edinilen gelişmeler küçük insanın evreninde yoktur. O kadının dünyası cımbızla aynayla sınırlıdır. Burada “ne ne” gibi keskinlik, negatiflik ve red içeren bağlaçlar yerine daha naif olan, herhangi bir red içermeyen “bir” sıfatı tercih edilmiştir. 3.ve 4. dizelerde tiplenen kadınken, 1. ve 2. dizelerde tiplenense dünyadaki yıkımlardır. Ancak o yıkımların sorumluları da erkeklerdir. Ancak erkeğe cımbız ve ayna simgeleriyle kadına yapılan vurgu gibi bir vurgu yapılmamıştır.

Peki neden kadın? Çünkü erkekler şiirin yazıldığı dönemde genel olarak sosyal yaşamın içinde kahvede, işyerinde “Ne olacak bu memleketin hali” sorularıyla bir şekilde dünya gündemiyle meşgul olurken evde kalan kadın sosyalleşememenin de etkisiyle bu tip gelişmelerden bihaberdir. Onun için akşam işten eve gelecek eşine ve konuya komşuya hoş görünmektir tek gündem. Bu nedenle cımbız ve aynaya mahkûmdur bir bakıma. Bu onun isteği midir, toplumsal koşullanmışlık mıdır bu tartışılır. O cımbız ve o ayna bir bakıma kadının farkında olduğu ya da olmadığı kelepçeleridir. Her iki elinde de olan bu objeler bir bakıma kelepçeyi de çağrıştırmaktadır. Çünkü cımbızı anlıyoruz ama ayna elinde olmayabilirdi? Oysaki o eli de mahkûmdur.

Şiirde cımbız ve ayna simgeleri kullanılırken şiirin başlığında cımbıza vurgu yapılmasının iki nedene bağlanabilir. Birincisi cımbız aynaya göre kadını daha fazla çağrıştırmaktadır. İkincisi cımbız bir kıskaç biçimindedir. Şiirde söz edilen kadın da süsten başka türlü şeyler düşünemeyecek bir kıskacın sarmalındadır. Üretimden ve sosyal hayattan kopuk kadın, ya da sosyal hayatın içinde olduğu halde kadının doğasında bulunan estetik kaygılar onu böyle bir mahkumiyete sürüklemektedir.

Şiirin son dizesinde “Umurunda mı dünya!” dizesi hem bir küçümsemeyi, hem bir neşeyi, hem de bir isyanı içerir. Dünyadaki gelişmeleri umursamayan kadının küçümsenmesi olarak algılanabileceği gibi aynı zamanda kendisini bu gündemi umursamaya yönlendiren bütün ajanslara, haber bültenlerine karşı kadının isyanıdır. Bunları gündemine almamak bir isyandır aynı zamanda. İsyan sesi ünlem işaretiyle belirginleşmiştir. Soru cümlesi olmasına rağmen soru işareti konmaması hem bu isyanı ve şiddetli seslenmeyi vermek hem de bu konuda bir şüphe olmadığını hissettirmektedir. ”Umurunda mı dünya” ifadesi aynı zamanda “vur patlasın çal oynasın” diyebileceğimiz bir yaşam felsefesini de çağrıştırmaktadır.

Şiirde resmi çizilen kadın, bir tip midir yoksa karakteristik bir kişi midir şair bu kısmı da “n” ekiyle okurun tercihine bırakmıştır. “Bir elinde cımbız bir elinde ayna umurunda mı dünya” dizeleri “sen” zamirine yönelik de okunabilir, “o” zamirine yönelik de okunabilir.

Şiirin uyak düzeni incelendiğinde aabcc biçiminde bir uyak görürüz. Burada uyak düzenine uymayan tek dize 3. dizedir. Şiire adını veren cımbız da o dizededir. Aykırılık o dizededir. Dünya gündemi bu kadar hızla değişirken ve yer yerinden oynarken kadının cımbızla meşguliyeti, gündemin kadını kendi sarmalına alamaması aykırı bir tutumdur. Bu aykırılık uyak düzeniyle de yansıtılmıştır.

Şiir biçimsel yönden ele alındığında beş dizeden oluşmaktadır. Alışılagelen nazım biriminin dörtlük olduğu düşünüldüğünde şiire eklenen beşinci dizenin kalıpları kırdığı görülmektedir. İlk dört dizede kopuk kopuk görüntüler verilirken beşinci dizeye mesaj açıkça ve çarpıcı biçimde konulmuştur. Bu, biraz şiire düz yazı havası da katmaktadır. İlk dört dize bağlama grupları ve sıfat tamlamaları gibi eksiltili cümleler biçimindeyken beşinci dize sonunda soru işareti olmayan bir sözde soru cümlesi

niteliğindedir. O dize bu yönüyle de kalıbı kırmıştır. Bir görüntüden diğerine geçerken şair noktalı virgülü tercih etmiştir. Üç görüntü noktalı virgüllerle birbirinden ayrılmıştır.

 

Edebiyat Öğretmeni

Mehmet Alperdem

Menü